Öyledir ki çoğu zaman nereye ve ne için gittiğimizi bilmeyiz, yürürüz sadece bir bilinmezliğin içine..
Kim bilir neler çıkacak karşımıza? Hangi anlar durduracak zamanı-mızı .
Bu yürüyüşler ilk başlarda heyecanla yol almaktan ibaret olacaksada tahmin ediyorum ki yürünen yolların geri dönüşünü birçoğumuz isteyeceğiz (istedik).
Zamanın keşkeleri çıkacak karşımıza. Geçin bir başkasına anlatmayı; bu kişiler biricik dostumuz, ailemiz, eşimiz olabilir. Şahıslar değildir önemli olan hissettir-dikleri-ecekleri-dir bizi kendimize bırakan veya bizizdir aslında bunu seçen(tartışılır muhakkak). Ne demiştik geçin bir başkasına anlatmayı kendimize dahi açmadığımız, açamadığımız türlü şeyleri içimizdeki sırlarla dolu olan o kocaman boşluğa bir keşkeyi daha itiraf edemeden bırakacağız. Bir kara delik misali bıraktığımız anda kaybolacak dış dünyada. Peki ya o bulunmaz kara deliklerin çıkış noktası bizsek ?
Stephen'a katılıyorum bu durumda " Kara deliğe düşen bilgi bir yerde belirmeli. "
Yani söylemek istediğim şudur ki her ne kadar içimizde yok edip hatırlamak istemediğimiz anılarımızı o boşluğa göndersekte onlar bir yol bulup yeniden hatırlatır kendisini, usul usul yol alır benliğimizde. İşte tam olarak bu anlarda çıkar keşkeler karşımıza. Sonu gelmeyen içten içe bizleri zehirleyen keşkeler..
Asıl soru bu keşkelerin neden olduğu değildir, nasıl son vereceğimizdir; bu bizi bırakmak istemeyen içimizdeki acılardan, pişmanlıklardan beslenen ve zamanla bizi yürüdüğümüz yollardan koparan parazitten.
Aslı Müzeyyen TUNÇ
Yorumlar
Yorum Gönder